GÖZLERİMİ ESİR ALDI KARADENİZ.
Gözlerimi esir aldı Karadeniz.
Hayallerime zincir vurup
Eski bir balıkçı kayığına sattı.
Dudaklarımdan acı bir ayrılık şarkısı akıyordu.
Kelimelerin ateşi damaklarımı yakıyordu.
Otobüsün tekeri bozuk bir plak gibi
Durmadan bestelerimi sarıyordu.
Alevleri yüreğinde taşıyan insanlar gibi
Sürekli yollara kızıyordum.
Dostluklar bahara ermeden
Ayrılıklar neden!...
Geride kalan dostlarımı bulmak için
Gözlerimle dağları kazıyordum
Kızgın kızgın yüzüme bakıyordu yol
“Ben aslında yokum, yol senin içinde “ diyordu.
Kalp atışlarım bana yeni bir yol çiziyordu.
Hey mercan kayaları!
Hayallerimi satın alan balıkçıyı gördünüz mü?
Vurgun mu yedi dediniz dalgalardan?
Denizin yüzüne mi saçıldı umutlarım?
Ya yakamozlar…Nasıl çaresiz kaldılar!
Sinsi sinsi cama yaklaşıyordu akşam
Çaktırmadan saçlarıma asılıyordu deniz.
Yüzümü öpüyordu ay
Ben gözlerine dalmıştım elimdeki kitabı bırakıp
Işıkları sönmüştü otobüsün
Bütün sesler kesilmişti.
Hangi koltuğa baksam
Herkes akşamı dinliyordu sessizce.
Bütün kederlerimi sırt çantama doldurup
Otobüsün bagajına koymuştum
Yalnızlık sığmıyordu hiçbir çantaya
Onu her zamanki gibi yüreğimde taşıyordum
Kısık insan sesleri yolunu kaybetmiş kuşlar gibi
Camlara vurup vurup düşüyordu.
Ordu’nun dereleri uzayıp gidiyordu.
Ordu’nun dereleri yukarı akmıyordu.
Karadeniz dalgalarla düet yapıyordu:
“Ordu’nun dereleri akmıyor yukarı, akmıyor
Verdim seni ellere,Ordu üstüme kalkmıyor”
Tepelerin ardında bir vadide yatıyordu köyüm
Taze ekmek kokusu geliyordu ocak başından
Gözlerime bakıyordu ürkek ürkek.
Elindeki ekmeği saklayan kömür gözlü çocuk…
Gözlerim senin olsun ey Karadeniz!
Yol verin yükselen Canik dağları!
Yol verin ki, o çocuğun yanına gideyim.
Yeniden o çocuk olayım…
YILMAZ İMANLIK Temmuz 2003
OTUZ BEŞ YAŞ
Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder,
Dante gibi ortasındayız ömrün.
Delikanlı çağımızdaki cevher,
Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,
Gözünün yaşına bakmadan gider.
Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
Ya gözler altındaki mor halkalar?
Neden böyle düşman görünürsünüz?
Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?
Zamanla nasıl değişiyor insan!
Hangi resme baksam ben değilim.
Nerde o günler, o şevk, o heyecan?
Bu güler yüzlü adam ben değilim;
Yalandır kaygısız olduğum yalan
Hayal meyal şeylerden ilk aşkımız
Hatırası bile yabancı gelir.
Hayata beraber başladığımız,
Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;
Gittikçe artıyor yalnızlığımız.
Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç fark ettim taşın sert olduğunu,
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.
Ayva sarı nar kırmızı sonbahar!
Her yıl biraz daha benimsediğim.
Ne dönüp duruyor havada kuşlar?
Nerden çıktı bu cenaze? Ölen kim?
Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?
Neylersin ölüm herkesin başında
Uyudun uyanamadın olacak.
Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?
Bir namazlık saltanatın olacak,
Taht misali o musalla taşında.
Cahit.Sıtkı. TARANCI
ORDA BİR KÖY VAR UZAKTA
Orda bir köy var, uzakta
O köy bizim köyümüzdür.
Gezmesek de, tozmasak da
O köy bizim köyümüzdür.
Orda bir ev var, uzakta
O ev bizim evimizdir.
Yatmasak da, kalkmasak da
O ev bizim evimizdir.
Orda bir ses var, uzakta
O ses bizim sesimizdir.
Duymasak da, tınmasak da
O ses bizim sesimizdir.
Orda bir dağ var, uzakta
O dağ bizim dağımızdır.
İnmesek de, çıkmasak da
O dağ bizim dağımızdır.
Orda bir yol var, uzakta
O yol bizim yolumuzdur.
Dönmesek de, varmasak da
O yol bizim yolumuzdur.
21.07.2006 Saat: 00:00
|
|
|
|
|
BEN ÖĞRETMENİM
Ben öğretmenim…
Avucumda uçmaya hazırlanan kelebekler, derilmeyi bekleyen çiçekler…
Henüz beyazını, yeşilini, mavisini giymemiş; şapkasını, rütbesini almamış…
İşte karşımda duruyor hepsi…
TABİAT
Severim kırlarda ben yaşamayı,
On iki ayı.
Severim kırların yeşil göğsünü,
Bütün süsünü.
İstemem başımın üzerinde dam,
Tabiat odam.
İstemem topraktan başka bir yatak,
Kehkeşanlar tak.
Kuşlardan savrulan bir incecik tüy,
Üstümde örtü.
Ve aydan kırpılan bütün yıldızlar,
Rüyamda kızlar.
Her sabah neşeyle uyanan bir eş,
Koynumda güneş.
Dallarda ötüşen kuşlar kabilem,
Bilmezler elem.
Ağlarsak bizimle beraber olur,
Hemşirem yağmur.
Sızlarsak bizimle beraber sızlar,
Kardeşim rüzgâr.
İsteyen toplasın binlerce arşın,
Karlardan kışın.
Mutlaka öptürür bağlarda temmuz,
Çıplak bir omuz.
Severim kırlarda ben yaşamayı,
On iki ayı.
Severim kırların yeşil göğsünü,
Bütün süsünü.
Ölürsem istemem ne yas, ne kefen,
Ne başka bir fen.
Üstümden kalkmasın çimen, çiy, yosun,
Ruhum uyusun.
|
Onlar geleceğimizin umudu, onlar güzel yarınlarımızın teminatı…
Yardım istiyor benden: “Hadi öğretmenim, bilginle taçlandır; tavrınla, görgünle, davranışlarınla yoğur, eğit beni…
Hepsinin ışıl ışıl gözleri, pırıl pırıl yüzleri…
Sevgiyi görürüm gözlerinde, saygıyı ve de hürmeti…
Binlerce çocuğu olan bir anneyim ben, bir babayım…
Ben öğretmenim…
Kiminiz Mehmet, kiminiz Melis…
Yarın ise olacak kiminiz doktor kiminiz mühendis, hemşire, polis…
Ben örerim ilmek ilmek, ben dokurum desen desen, renk renk ülkemin umut kapısını…
Dikerim bayrağımı sonra, küçük kalplerin büyük ve yüksek burçlarına…
Gezerim göçmen kuşlar misali yurdumun dört tarafını, tutkuyla bağlıyım onun dağına, taşına…
Ben öğretmenim… Hani Başöğretmen Atatürk’ün “Yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” dediği; bir harf öğretince kırk yıl kölesi olunan; ulusları kurtaran; fedakâr; sanatkâr; eserine kıymet biçilemeyen; barışın, huzurun, başarının sihirli değneğini elinde tutan…
Erdem ve bilgeliktir kılavuzum ve servetim. Mesleklerin en onurlusu, en anlamlısı, en kutsalı, en gururlusu benim. Çünkü ben öğretmenim…
ARİFE GÜLSÜN
Ben Bir Öğretmenim
|
Ben bir öğretmenim
Sevgiyi, sevmeyi öğretirim çocuklarıma,
Kini, öfkeyi nefreti değil.
Ben bir öğretmenim
Dostluğu, kardeşliği öğretirim çocuklarıma
Dövüşü, kavgayı, savaşı değil.
Ben bir öğretmenim
Okumayı, yazmayı, küçükleri korumayı
Konuşmayı dinlemeyi, büyükleri saymayı
Öğretirim çocuklarıma.
Ben bir öğretmenim
Sevgiyle, bilgiyle sularım çiçeklerimi
Ve bu güzel çiçeklere
Cumhuriyeti kuran Atatürk’ü öğretirim.
Ben bir öğretmenim
Ve öğretirim çocuklarıma
Ülküm vatanı yüceltmektir.
Ben bir öğretmenim
Çiçektir diyemem çocuklarıma
Çiçeklerden güzeldir bütün çocuklar,
Ve öğreteceğim çocuklarıma
İyilikten güzellikten yana ne varsa.
Ahmet YÜCEL 25 Aralık 1998
|
Dünyanın Bütün Çiçeklerini
|
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Bütün çiçekleri getirin buraya,
Öğrencilerimi getirin, getirin buraya,
Kaya diplerinde açmış çiğdemlere benzer
Bütün köy çocuklarını getirin buraya,
Son bir ders vereceğim onlara,
Son şarkımı söyleyeceğim,
Getirin, getirin? ve sonra öleceğim.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Kır ve dağ çiçeklerini istiyorum.
Kaderleri bana benzeyen,
Yalnızlıkta açarlar, kimse bilmez onları,
Geniş ovalarda kaybolur kokuları?
Yurdumun sevgili ve adsız çiçekleri,
Hepinizi, hepinizi istiyorum, gelin görün beni,
Toprağı nasıl örterseniz öylece örtün beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Ben bir köy öğretmeniyim, bahçıvanım,
Ben bir bahçe suluyorum gönlümde,
Kimse bilmez, kimse anlamaz dilimden
Ne güller fışkırır çilelerinde,
Kandır, hayattır, emektir benim güllerim
Korkmadım, korkmuyorum ölümden,
Siz çiçek getirin yalnız, çiçek getirin.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
En güzellerini saymadım çiçeklerin,
Çocukları, öğrencilerimi istiyorum
Yalnız ve çileli hayatımın çiçeklerini,
Köy okullarında açan, gizli ve sessiz,
O bakımsız ama kokusu eşsiz çiçek.
Kimse bilmeyecek seni, beni kimse bilmeyecek
Seni, beni yalnızlık örtecek, yalnızlık örtecek.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Okulun duvarı çöktü altında kaldım,
Ama ben dünya üstündeyim, toprakta.
Yaz kış bir şey söyleyen sonsuz toprakta,
Çile çektim, yalnız kaldım, ama yaşadım.
Yurdumun çiçeklenmesi için, daima yaşadım,
Bilir bunu bahçeler, kayalar, köyler bilir.
Şimdi ustum, örtün beni, yatırın buraya,
Dünyanın bütün çiçeklerini getirin buraya.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Afyon ovasında açan haşhaş çiçeklerini,
Bacımın suladığı fesleğenleri,
Köy çiçeklerinin hepsini, hepsini,
Avluların pembe entarili hatmisini,
Çoban yastığını, peygamber çiçeğini de unutmayın,
Aman Isparta güllerini de unutmayın,
Hepsini, hepsini bir anda koklamak istiyorum
Getirin, dünyanın bütün çiçeklerini istiyorum.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Baharda Polatlı kırlarında açan,
Güz geldi mi Kop dağına göçen,
Yürükler yaylasında, Toroslarda eğleşen,
Muş ovasından, Ağrı eteğinden,
Gücenmesin, bütün yurt bahçelerinden
Çiçek getirin, örtün beni,
Eğin türkülerinin içine gömün beni.
Dünyanın bütün çiçeklerini diyorum
Ben mezarsız yaşamayı diliyorum,
Ölmemek istiyorum, yaşamak istiyorum,
Yetiştirdiğim bahçe yarıda kalmasın,
Tarumar olmasın istiyorum, perişan olmasın,
Beni bilse bilse çiçekler bilir dostlarım,
Niçin yaşadığımı ben onlara söyledim,
Çiçeklerde açar benim gizli arzularım.
Ceyhun Atuf KANSU
|